Özel Güvenlik Ne Zaman Jop ve Kelepçe Kullanabilir?

özel güvenlik hizmetleri kapsamında jop kullanımı

Özel güvenlik hizmetleri kapsamında çalışan görevlilerin standart teçhizatlarından birisi olan jop ve kelepçe teknik ekipmanlarını kullanabilmesi için zor kullanma yetkisinin bulunması gerekmektedir. Genel kolluk olarak bilinen polis ve jandarmanın belli şartlarda zor kullanma yetkisi bulunmaktadır. Polis bu yetkisini 02.06.2007 tarihinde kapsamlı şekilde değişikliğe uğramış olan 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunun 16. maddesinden almaktadır. Ayrıca yakın zamanda yürürlüğe giren 7245 sayılı Çarşı ve Mahalle Bekçileri Kanunu 9. maddesiyle PVSK’nun 16. maddesine atıf yaparak polislerin haiz olduğu zor kullanma yetkisini mahalle bekçilerine de vermiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından alınan karar doğrultusunda, genel kolluğun dışında kamu düzeni, genel sağlık, esenlik sebepleriyle özel kolluk teşkilatı kurulması gerekli görülmüş ve bu konuda düzenlemeye gidilmiştir. Bu sebeple 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun yürürlüğe girmiştir. Özel güvenlik sektörü, kamu güvenliğini tamamlayıcı bir amaca hizmet etmektedir. 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun “Özel güvenlik görevlilerinin yetkileri” başlıklı 7. Maddesine göre özel güvenlik hizmetleri kapsamında çalışan görevlilerin yetkileri şöyledir;

a- Koruma ve güvenliği sağladıkları alanlara girmek isteyenleri duyarlı kapılardan geçirme, bu kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme yöntemiyle önlem alma

b- Toplantı, konser, spor müsabakası, sahne gösterileri ve benzeri etkinlikler ile cenaze ve düğün törenlerinde kişilere kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme

c- Ceza Muhakemesi Kanununun 90'ıncı maddesine göre yakalama

d- Görev alanında, haklarında yakalama emri veya mahkûmiyet kararı bulunan kişileri yakalama ve arama

e- Yangın, deprem gibi tabî afet durumlarında ve imdat istenmesi halinde görev alanındaki işyeri ve konutlara girme

f- Hava meydanı, liman, gar, istasyon ve terminal gibi toplu ulaşım tesislerinde kimlik sorma, duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini dedektörle arama, eşyaları X-ray cihazından veya benzeri güvenlik sistemlerinden geçirme.

g- Genel kolluk kuvvetlerine derhal bildirmek şartıyla, aramalar sırasında suç teşkil eden veya delil olabilecek ya da suç teşkil etmemekle birlikte tehlike doğurabilecek eşyayı emanete alma

h- Terk edilmiş ya da bulunmuş eşyayı emanete alma

i- Kişinin vücudu veya sağlığı bakımından mevcut bir tehlikeden korunması amacıyla yakalama yetkisi

j- Olay yerini ve delilleri koruma, bu amaçla Ceza Muhakemesi Kanununun 168'inci maddesine göre yakalama yetkisi

k- Türk Medeni Kanununun 981'inci maddesine, Borçlar Kanununun 52'nci maddesine, Türk Ceza Kanununun 24 ve 25'inci maddelerine göre zor kullanma yetkisi

Ayrıca 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetleri Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 16. maddesinde de, “Özel güvenlik birimleri ve görevlileri, görev alanında bir suçla karşılaştığında suça el koymak, suçun devamını önlemek, sanığı tespit ve yakalama ile olay yerini ve suç delillerini muhafaza ve yetkili genel kolluğa teslim etmekle görevli ve yetkilidir. Bunlar genel kolluğun olaya el koymasından itibaren araştırma ve delil toplama faaliyetine genel kolluğun talebi halinde yardımcı olur.” şeklinde belirtilerek genel kolluğa verilmiş bazı yetkilerin sınırlı olarak özel güvenlik personellerine de verilmiş olduğu görülmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki bu yetkiler kısıtlı durumlarda hayata geçirilebilmektedir.

Polisin Zor Kullanma Yetkisinin Kapsamı

Zor kullanma yetkisi polis ve jandarma ile bütünleşmiş bir yetki gibi görünse dahi zabıta, bekçi, özel güvenlik gibi özel kolluk kuvvetleri görevlilerinin de sınırlı hallerde ve belli şartlarda bu yetkileri bulunmaktadır. Zor kullanma yetkisinin kapsamı 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun (PVSK) “Zor ve silah kullanma” başlıklı 16. maddesinde açıklanmıştır. Diğer kollukların zor kullanma yetkisi bu maddeye yapılan atıf ile sağlanmıştır. 2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun 16. maddesine göre;

Madde 16-
(1) Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.
(2) Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.
(3) İkinci fıkrada yer alan;
a) Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,
b) Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı ve/veya boyalı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını,
ifade eder.
(4) Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.
(5) Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir.
(6) Polis, kendisine veya başkasına yönelik bir saldırı karşısında, zor kullanmaya ilişkin koşullara bağlı kalmaksızın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun meşru savunmaya ilişkin hükümleri çerçevesinde savunmada bulunur.
(7) Polis;
a) Meşru savunma hakkının kullanılması kapsamında
b) Bedenî kuvvet ve maddî güç kullanarak etkisiz hale getiremediği direniş karşısında, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde,
c) Hakkında tutuklama, gözaltına alma, zorla getirme kararı veya yakalama emri verilmiş olan kişilerin ya da suçüstü halinde şüphelinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde,
d) Kendisine veya başkalarına, işyerlerine, konutlara, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadethanelere, araçlara ve kişilerin tek tek veya toplu halde bulunduğu açık veya kapalı alanlara molotof, patlayıcı, yanıcı, yakıcı, boğucu, yaralayıcı ve benzeri silahlarla saldıran veya saldırıya teşebbüs edenlere karşı, saldırıyı etkisiz kılmak amacıyla ve etkisiz kılacak ölçüde, silah kullanmaya yetkilidir.
(8) Polis, yedinci fıkranın (c) bendi kapsamında silah kullanmadan önce kişiye duyabileceği şekilde "dur" çağrısında bulunur. Kişinin bu çağrıya uymayarak kaçmaya devam etmesi halinde, önce uyarı amacıyla silahla ateş edilebilir. Buna rağmen kaçmakta ısrar etmesi dolayısıyla ele geçirilmesinin mümkün olmaması halinde ise kişinin yakalanmasını sağlamak amacıyla ve sağlayacak ölçüde silahla ateş edilebilir.
(9) Polis, direnişi kırmak ya da yakalamak amacıyla zor veya silah kullanma yetkisini kullanırken, kendisine karşı silahla saldırıya teşebbüs edilmesi halinde, silahla saldırıya teşebbüs eden kişiye karşı saldırı tehlikesini etkisiz kılacak ölçüde duraksamadan silahla ateş edebilir

Görüldüğü üzere kanun koyucu polisin zor kullanma yetkisini detaylı şekilde düzenlemiş ve bu hususta herhangi bir soru işaretine yer bırakmamıştır. Bunun sebebi Anayasa ile korunan vücut bütünlüğünü ihlal ile zor kullanma eyleminin arasındaki kırmızı çizgiyi koymak istemesidir. Zor kullanmanın amacı kolluğun görevini icra etmesini engelleyen ve görevini yapmasına direnen kişilere bu direnişi kırmak amacıyla bedeni güç, maddi kuvvet ve şartları mevcutsa silah kullanılmasıdır.

1- Zor kullanma vücut bütünlüğüne, yaşam hakkına, insan onuruna bir müdahale niteliği taşıdığından Anayasa ve uluslararası bir çok sözleşme ile kamu gücünün zor kullanma yetkisini kullanması bir çok şartın mevcudiyetine bağlıdır. Hem Anayasamızda hem de uluslararası hukukta üç temel ilke mevcuttur. Bu ilkeler; “kanunilik”, “zorunluluk” ve “ orantılılık” şeklinde sayılabilir. Kanunilik ilkesi kanun ile sınırları ve kapsamı belirlenmiş zor kullanma yetkisinin bu kanundaki usule ve esaslara göre kullanılmasını ifade eder. Zorunluluk ilkesi ise zor kullanmanın son çare olması gerektiğini ifade eder. Orantılılık ilkesi ise zor kullanmada aşırıya kaçılmamasını ve orantısız güç kullanılmamasını ifade eder.

2- Polisin zor kullanma yetkisini kullanabilmesi için görevini yaparken bir direnişle karşılaşması gerekir. Kolluk kuvvetlerinin zor kullanma yetkisinin ilk şartı budur. Kendisine veya bir başkasına yapılacak saldırıda kolluk zor kullanma yetkisine göre değil, TCK’nun meşru savunmaya ilişkin hükümlerine göre savunmada bulunacaktır.

3- Polis zor kullanma yetkisini kullanmadan önce direnenlere zor kullanılacağı ihtarını yapmalıdır. Kanun ihtar şartına bir istisna getirmiştir. Buna göre direnmenin seviyesine ve şekline göre polis bu ihtarı yapmadan da zor kullanabilecektir. Her somut olayda istisna halinin oluşup oluşmadığı itinayla değerlendirilmelidir.

4- Polis zor kullanırken ölçülülük ilkesine uygun davranmalıdır. Buna göre direnmenin mahiyeti ve gücüne göre kademeli olarak bedeni kuvvet, maddi güç ve silah kullanmalıdır. Polisin görevini yapmasını engelleyen kişiye direncini kıracak ölçüde zor kullanılması gerekmektedir. Örneğin polis hiçbir araç ve gereç (jop, biber gazı gibi) kullanmadan gözaltına alınmaya direnen kişinin direncini kırabiliyorsa bu şekilde eğer bu direnci salt bedeni gücü ile kırmıyorsa kademeli olarak artan şekilde güç kullanması gerekir. Eğer polis zor kullanırken ölçüsüz davranmışsa yetki aşımı söz konusu olacak ve şartları oluşmuş ise Türk Ceza Hukukuna göre suç işlemiş sayılacaktır.

Özel Güvenlik Görevlilerinin Zor Kullanma Yetkisinin Kapsamı

Özel güvenlik hizmetleri kapsamında çalışan görevliler diğer bütün yetkilerinde olduğu gibi zor kullanma yetkisini de görevli olduğu alan ve görev süreleri içerisinde kullanabilir. Görev alanı dışında veya görev süresi dışında herhangi bir yetkisi bulunmamaktadır. Bu görev alanını dar yorumlamamak gerekir. Örneğin bir sitenin güvenliğini sağlamak ile yükümlü bulunan güvenlik personeli, sitenin hemen yanına park etmiş aracın da güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. Ayrıca özel güvenlik görevlileri zor kullanmasını gerektiren bir olayla karşılaştığında ilk olarak bunu polis, jandarma gibi genel kolluk birimlerine bildirmekle yükümlüdürler.

Özel güvenlik personeli zor kullanma yetkisini 5188 sayılı ÖGHDK’un “Özel güvenlik görevlilerinin yetkileri” başlıklı 7. Maddesinin (k) bendinden alır. Buna göre özel güvenlik hizmetleri kapsamında çalışanlar; “Türk Medeni Kanununun 981 inci maddesine, Borçlar Kanununun 52 nci maddesine, Türk Ceza Kanununun 24 ve 25 inci maddelerine göre zor kullanma.” Yetkisine haizlerdir. İlk olarak bu maddelerde bulunan zor kullanma yetkilerine bakmak gerekir.

Türk Medeni Kanunu

1. Savunma hakkı
Madde 981- Zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir.
Zilyet, rızası dışında kendisinden alınan şeyi taşınmazlarda el koyanı kovarak, taşınırlarda ise eylem sırasında veya kaçarken yakalananın elinden alarak zilyetliğini koruyabilir. Ancak, zilyet durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmak zorundadır.

Zilyet kavramını basitçe açıklamak gerekirse kişinin bir mal üzerindeki fiili hakimiyetidir. Zilyet olabilmek için o eşyanın sahibi olmaya gerek yoktur. Bu madde ile zilyetin mallarına gasp veya rızası dışında bir saldırı yapılırsa zilyet bu saldırıyı savuşturmak için zor kullanabilecektir. Bu maddeye yapılan atıf ile özel güvenlik görevlileri de güvenliğini yaptığı kişi veya kurumların mallarına yapılan bir saldırıyı defetmek amacıyla zor kullanma yetkisini vermişlerdir. Bu saldırıları engellemek için özel güvenlik orantılı olacak şekilde zor kullanabilir veya faili kovalayabilir. Bu kovalama esnasında görev alanı dışına dahi çıkmış olsa bu yetkisini kaybetmeyecektir. Örneğin kişinin hırsızlık için girdiği binadan aldığı eşyalarla site dışına dahi kaçmış olsa sitenin özel güvenliği tarafından kovalanarak yakalanması ve zor kullanılarak eşyayı geri alması mümkündür. Failin yakalanmamak için özel güvenliğe saldırması halinde özel güvenlik görevlisi kademeli ve orantılı olacak şekilde jop, biber gazı gibi araçları kullanabilecektir. Bu örnekte ayrıca kişiyi suç işlerken rastladığı için özel güvenliği faili yakalayıp kolluk kuvvetlerine teslim etmesi gerekmektedir. Kişinin teslim olmamak için direnmesi ve kaçmaya çalışması halinde özel güvenlik kelepçe kullanabilecektir.

Türk Borçlar Kanunu

Maddede her ne kadar Borçlar Kanunun 52. Maddesine atıfta bulunulmuşsa da bu maddeye denk gelen hüküm 6098 Sayılı Yeni Türk Borçlar Kanunun 64. maddesi olmaktadır.
2. Sorumluluk
MADDE 64- Haklı savunmada bulunan, saldıranın şahsına veya mallarına verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.
Kendisini veya başkasını açık ya da yakın bir zarar tehlikesinden korumak için diğer bir kişinin mallarına zarar verenin, bu zararı giderim yükümlülüğünü hâkim hakkaniyete göre belirler.
Hakkını kendi gücüyle koruma durumunda kalan kişi, durum ve koşullara göre o sırada kolluk gücünün yardımını zamanında sağlayamayacak ise ve hakkının kayba uğramasını ya da kullanılmasının önemli ölçüde zorlaşmasını önleyecek başka bir yol da yoksa, verdiği zarardan sorumlu tutulamaz.

Maddede zorunluluk hali ve meşru müdafaa halinde verilen zararlardan sorumluluğunun bulunmayacağı düzenlenmektedir. Kişiye veya mallarına yapılan bir müdahaleyi defetmek için zor kullanılabileceğini ve bu zor kullanma sebebiyle meydana gelen zararlardan sorumlu olmayacağına ilişkin maddedir. Yine bu zor kullanma orantılı bir şekilde yapılmalıdır. Maddeye yapılan atıf sebebiyle kişinin kendi hakkını korumak için düzenlenen zor kullanma yetkisi özel güvenlik görevlilerine de verilmiştir.

Kanun Hükmü ve Emri

Kanunun hükmü ve amirin emri
Madde 24- (1) Kanunun hükmünü yerine getiren kimseye ceza verilmez.
(2) Yetkili bir merciden verilip, yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri uygulayan sorumlu olmaz.
(3) Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde yerine getiren ile emri veren sorumlu olur.
(4) Emrin, hukuka uygunluğunun denetlenmesinin kanun tarafından engellendiği hallerde, yerine getirilmesinden emri veren sorumlu olur.

Yukarıdaki madde kamu görevlilerinin amirinin emrini uygulaması sebebiyle sorumlu olmayacağını belirtir. Amirin emri bir hukuka uygunluk sebebidir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken husus amirin kim olduğu konusudur. Özel hukuk sözleşmeleri ile oluşturulan bir hiyerarşik ilişki sebebiyle üstü konumunda bulunan kişinin vermiş olduğu emir bu kapsamda değerlendirilmeyecektir. Örneğin özel güvenlik görevlisinin müdürü konumunda bulunan bir kişinin vermiş olduğu zor kullanma emri bu kapsamda değerlendirilmeyecek ve özel güvenlik görevlisi suç işlemişse sorumlu olacaktır. Fakat Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun 6. Maddesinin 2. Fıkrasında belirtilen; “Kamu güvenliğinin sağlanması yönünden 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ile vali ve kaymakamlara verilen yetkiler saklıdır. Bu yetkilerin kullanılması durumunda özel güvenlik birimi ve özel güvenlik personeli mülkî idare amirinin ve genel kolluk amirinin emirlerini yerine getirmek zorundadır.” Hükmüne göre valinin verdiği emir sebebiyle zor kullanan özel güvenlik görevlisi bu madde kapsamından yararlanabilecek ve hukuka uygunluk sebebi oluşacaktır.

TCK’nun 24/3. maddesine göre verilen emir suç teşkil ediyorsa bu emri yerine getirilemez. Eğer özel güvenlik personeli suç teşkil eden bir emri yerine getirmişse bu hukuka uygunluk sebebinden yararlanamaz ve emri veren ile birlikte sorumlu olur.

Meşru Savunma

Meşru savunma ve zorunluluk hali
Madde 25- (1) Gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.
(2) Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez.

Özel güvenlik görevlileri kendisine veya bir başkasına yönelmiş hukuka aykırı bir saldırıyı saldırıyla orantılı olacak şekilde savunabilecektir. Burada önemli olan saldırının haksız olması gerekmektedir. Mevcut saldırı sadece kişinin canına değil malvarlığı hakkına yönelik de olabilir. Yine bu saldırıyı defetmek isteyen özel güvenlik bu maddeden yararlanacaktır. Özel güvenlik görevlisi haksız saldırı ile bu saldırıyı defetmek için uyguladığı savunmadaki ölçüyü iyi ayarlamalıdır. Kademeli şekilde ve orantılı güç uygulamalıdır.

Özel Güvenlik Hizmetleri Kapsamında Çalışanlar Ne Zaman Jop ve Kelepçe Kullanabilir?

Ro Group Özel Güvenlik Hizmetleri Anonim Şirketi olarak, yukarıda zor kullanma yetkisinin kapsamını ve özel güvenlik hizmetleri çalışanlarının hangi hallerde zor kullanabileceğini açıklamış olduk. Özel güvenlik görevlileri zor kullanacağı hallerde ilk olarak bu konuda ihtar yapmalıdır. İhtar sonucunda kişi uyarılara dikkat vermiyor ve eylemine devam ediyorsa kademeli ve ölçülü olarak zor kullanılabilir. İlk olarak bedeni kuvvet ile bu mümkün olmaz ise maddi kuvvet (jop, kelepçe, biber gazı vs.) ile yol alınmalıdır. Özel güvenlik görevlisi sadece kişinin uyguladığı direnci kırmak için ve sadece bunu sağlayacak ölçüde kuvvet kullanma hakkına sahiptir. Örneğin koluna jop vurularak kişinin direnci kırılabileceği halde kişinin kafasına veya ensesine jop vurulması zor kullanma yetkisi kapsamına girmeyecek ve özel güvenlik görevlisi bu eylemden sorumlu olabilecektir. Zor kullanmanın ölçüsü her durumda farklı şekilde belirlenmelidir. 

Referanslarımız

 

Ro Group Özel Güvenlik A.Ş. olarak
dijital yarınlara hazırız ve
sektörel gücümüzle yanınızdayız!

Sizde bu gücü kullanmak ve iş ortağımız olmak için

TEKLİF ALIN